Judo portreleri: Süleyman Öztürk  ``Sütcü Süleyman``

A+ A-

Judo portreleri: Süleyman Öztürk ``Sütcü Süleyman``

 Süleyman Öztürk  ``Sütcü Süleyman``
Genç judocularımız  bu adı pek bilmezler. Süleyman Öztürk,  İstanbul Demirspor Kulübü`nün judocularındandır. Babası ile birlikte süt dağıtıcılığı yaptığından,  lakabı ``Sütcü Süleyman`` olarak kalmıştır. O dönemin judocuları yüzünden,, başına komiklik açısından çok şey gelmiştir
 
 Bir zamanlar,Milli Takım olarak, İzmir İnciraltı`n da kamtayız. Hocalarımız Namık Ekin ve ünlü Japon Hoca Takahiro Yodoya`dır. Herkes ikişer kişilik odalar da kalırdı. Süleyman çok derin uyurdu. Bir gün Namık Ekin, Süleyman derin uykuda iken, bize karyolası ile birlikte, onu bahçede ki ağaçların altına taşıttırdı. Hiç uyanmamıştı. Güzel bir gündü. Gökyüzü masmavi, temiz ve parlaktı. Çevre altın sarısı rengine bürünmüştü. Saatler sonra Süleyman yavaş, yavaş uyanmaya başladı. Şöyle çevresine bir baktı , ansızın kalkarak ve acı, acı bağırarak sağa sola koşmaya başladı , sonunda  bayıldı. Namık Ekin onu tokatlayarak uyandırdı. Kendisini ölmüş olarak cennette hissediyormuş...
 
Yine, İnciraltı kampındayız. Ben o sırada hipnotik uyutma palavraları yapardım. Bir gün Süleyman için bir oyun düzenledim. Aşcımızdan iki temiz tabak aldım. Bir tabağın arkasını tükenmez kalemlerin içini boşaltarak sarı, mavi, kırmızı gibi  bir çok renklerle boyadım. Akşam olmuştu.  Hava akşamın karanlığına bürünmüştü. Bir odaya toplandık. Işıkları kapattık. Yine hipnotik uyutma palavraları ile nutuklar çekiyordum. Sonun da amacıma ulaşmıştım. Süleyman ``Sen beni uyutamazsın`` diye karşı çıktı. Uyuturum, uyutamazssın lakırdıları sonunda Süleyman`ı karşıma aldım.`` Bak gözümün içine`` diyerek, o bakıyor, san ki bende uyutamama telaşı içinde rol yapıyordum. Sonunda ``Elektro manyetik için bardak, ya da tabak gerek`` dedim  Hemen iki tabağı bana verdiler. Ben boyalı tabağı Süleyman`a verdim. Loş karanlıkta boyalar belli olmuyordu. ``Elektro manyetik için elinle tabağı iyice sürttür, ardından bu manyetik gücü alnına sür, beyin etkilensin`` dedim. Süleyman dediklerimi hep yapıyordu. Sonunda ``Seni uyutamadım Süleyman`` dedim . Işıklar açıldı Süleyman`ın yüzü kırmızı, sarı, mavi renklerle harita gibiydi. Yıkayınca tükenmez kalem içi olduğundan zor geçiyordu. Bir hafta kadar Süleyman`ın yüzü öyle kaldı.
 
Süleyman İnciraltı kampın da Rafet diye bir sporcu ile birlikte kalıyordu. Bir gün lavobayı kırdı, Rafet ise lavoba parasını ondan aldı. Süleyman ise buna karşın gizlice Rafet`in çok değerli spedo marka mayosunu, denize gömdü. Bir süre sonra herkes deniz de mayo arıyordu. Mayo bulunamadı. Bunun üzerine Namık Ekin ``Süleyman Rafet`i gömeceğiz. Hemen kuyu kazalım`` dedi. Süleyman intikam hırsı le deniz kenarında kuyu kazmaya başladı. Kuyu bir insan boyu derinlikte idi. Namık Ekin ``Tutun şu Rafet`i`` diyince herkes Rafet`i yakalayarak kuyuya getirdi. Tam kuyunun yanında Namık Ekin, ``Tutun Süleymanı, kuyuya atın `` dedi Süleyman kendi kazdığı kuyunun içinde ,boynuna kadar  örülmüş toprakta çırpınıyordu.
 
Bizim milli takım kampları böyleydi. Moral, motivasyon en üst noktadaydı. Süleyman Öztürk`ü  ise  malesef, yıllar sonra , o acı hastalıktan sonsuzluğa uğurladık. Anısı önünde saygı ile eğiliyoruz.
 
Dr.Zihni Papakçı
 
 
 

Tüm Makalelerini Göster