MADEMKİ ŞEHİTLER ÖLMEZ

Şehitler hakkında yüce Kur’anda yazılanlardan (ayetler) bir kaçı;
1. "Allah yolunda öldürülenlere 'ölüler' demeyin. Aksine onlar diridirler ancak siz fark edemiyorsunuz." (Bakara, 2/154)
2. "Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah'ın bağışlaması ve rahmeti onların topladıklarından daha iyidir." (Ali İmran 3/157)
3. "Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayın. Aksine onlar diri olup Rableri katında rızıklandırılmaktadırlar. Allah'ın lütfundan kendilerine vermis olduklarıyla sevinç içindedirler ve arkalarından henüz onlara kavuşmamış (henüz şehit olmamış) olanları, kendilerine bir korku olmayacağı ve üzülmeyecekleri üzere müjdelerler." (Ali imran, 3/169-170)
4. “Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehitlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır.” (4/69)
Şehadet ve Şehitlerle Ilgili Bazi Hadisler;
1. Resulullah (s.a.s.) şöyle buyurmaktadir: "Allah (c.c.), yolunda cihad için çıkan kimseye kefildir. Kim sadece benim yolumda cihad etmek ve bana iman ettiği ve peygamberlerimi tasdik ettigi için evinden ayrılırsa, bu kimse onu cennete koyacağımı veya elde edeceği mükafatıyla evine çevireceğimi garanti etmiş olur.
"2. "Muhammed'in nefsi kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, isterdim ki Allah yolunda cihad edip öldürüleyim, sonra yine cihad edip öldürüleyim, sonra yine cihad edip öldürüleyim." (Buhari, Müslim)
Şehadet veya Şehitlik dini bir kavram olup, Allah katındaki en değerli makamdır. Dinimizde bilinçli bir şekilde arzu ederek Allah, din, vatan, ırz, namus, şeref ve kutsal değerler için ölümü göze almanın, bedenini Allah’a sunmanın bedeli olarak, Allah tarafından o insana böyle bir mevki bahşedilmiştir. İslam Dinine göre Allah yolunda yapılan hiçbir amel karşılıksız kalmayacaktır. Bir insanın en değerli varlığı canıdır. Canını Allah yolunda feda eden kimselere Allah, şehitlik unvanını layık görmüştür.
Şehitliğin inanç kültürümüzde de çok önemli bir yeri vardır. Dinimiz ve kültürümüz şehit olabilmeyi teşvik etmekte ve şehitler cennetle müjdelenmektedir. Yine Allah katında şehitlik kadar önemli olan bir başka durum, Allah, din vatan ve kutsal değerler için şavaşıp da sağ kalanlar, yani gazilerdir. Bu rütbeler hayat karşılığında elde edilir ve inançla kazanılır. Hem Hakkın, hem de halkın nezdinde şahadet mertebesine yükselmek, çok büyük bir liyakattır. Tüm şehitlerimizin ruhları şad, makamları Cennet olsun.
Türk askerinin son yaşadığı savaşlar Kore ve Kıbrıs savaşlarıdır. Bu savaşlarda 4 000 cıvarında askerimiz şehit olmuştur. Bugün ise, asker, polis, diplomat ve sivil vatandaşlarımız 30 yıldır ülkemizin başına musallat olan terör örgütleri karşısında her iki savaştakinden daha fazla şehit vermişlerdir. Yine bu terör örgütleri 30 000 kadar masum vatandaşımızın da canını almıştır. Birkaç yıldır ise ateş ve tahribat güçü yüksek silahlar, bombalar ve mayınlarla yapılan saldırılarda kayıplar giderek artmaktadır. Sağ kalan gazilerimizin bedeninde açılan yaralar ise çok zor şifa bulmaktadır. Yıllarca süren tedavi ve rehabilitasyon sonunda yarım insan olarak yaşam savaşı veren gazilerimizin durumları yürekler acısıdır.
Her şehit haberinde yürekler dağlanmakta, anneler, babalar, eşler, ve çocuklar kaybettiklerinin arkasından gözyaşlarına boğulmakta, derin üzüntülerle yıkılmakta, perişan olmaktadırlar. Çok derin açılar çekmektedirler. Bu acılar tüm milletimizi de derinden yaralamaktadır. Geride kalanlar bu acıyı unutabilirler mi ? Hele gazilerimiz, onlar elsiz, kolsuz, bacaksız, gözsüz ve diğer birçok organlarından yoksun olarak, tıbben iyileşseler bile her gün bin kere ölmektedirler. Onlarla birlikte yaşayan aile bireyleri, yakınları, çevresindekiler, birçok insan aynı ızdırabı çekmektedirler. Dul kalan eşlerin, öksüz kalan çocukların, perişan olan yıkılan ailelerin ızdırapları bir ömür boyu sürecektir. Buna yürek dayanır mı ? Ailenin psikolojik yıkımı yanı sıra geçim sıkıntısı, çocukların eğitimi, ilerleyen günler ve yılların getireceği problemler bir kahpe kurşunun giderek büyüyen yaraları daha çok merheme gereksinim duyuracaktır.
Birkaç yıl kadar önce bir yazıda okumuştum. İran’da şehitler için özel bir statü ile rütbe ve maaşlarının emsalleri ile birlikte devam ettirildiği ve bu durumun geride kalan ailesi için maddi ve manevi haz kazandırdığı belirtiliyordu. Bu günlerde bazı siyasilerimizin de bu konuya ilgi duyduklarını görmekteyim. Bu konuyu yıllardır yakın arkadaşlarımla paylaşırım. Fakat bugüne kadar yazmak kısmet olmamıştı.
Mademki Allah katında ve kültürümüz doğrultusunda halkımızın nazarında “şehitler ölmez” ise o zaman özlük hakları da kesintiye uğramamalı, ilerlemelidir. Şehit er, onbaşı ve çavuş rütbeleri almalı, en azında 30 yıl asgari ücret üzerinden ailesine maaş bağlanmalı ve bu maaşın ikramiyesini de belirli kurallar doğrultusunda alabilmelidir. Bir gazi veya şehit üsteğmen, günü geldiğinde yüzbaşı, binbaşı, yarbay, albay olarak terfilerini tamamlamalı ve o terfiye uyan maaşlarını aynen ailesi almalıdır. Gaziler milli ve dini gün ve bayramlarda rütbeli elbiselerini giyebilmelidirler.
Birçok batılı ülkelerde, topluma ait yerlerde, sosyal hayatın her alanında, yolculukta, vasıtalarda gazilerine verdikleri değer tarif edilemez. Onlar her yerde alkışlanır ve iltifat görür. Son derece saygındırlar. Her yerde öncelik onlarındır. Çünkü gazilerinin, ülkesi için, ülke fertleri için kurşun yediğinin bilincindedirler. Varlıklarını onlara borçlu olduklarını bilmekte ve onlarla gurur duymaktadırlar.
Bu vatan için seve seve canlarını feda eden ve Allah’ın en kıymetli varlıkları olan şehit ve gazilerimizden bu vatan bu kadarcık bir lütfu esirgememelidir. Bu ülke buna ve bundan daha fazlasına muktedirdir.
Prof. Dr. İbrahim ÖZTEK
Türkiye Olimpian Derneği Eşbaşkanı
Dünya Uyuşturucu İle Mücadele Eden Sporcular Federasyonu Onursal Başkanı
Diğer Makaleleri
Diğer Yazarlar









